Boykot Rüzgarı Fırtınaya Dönüşebilir: Tüm Yerli Markalar Tehlike Altında!
Türkiye’nin gündeminde muhalefetin bazı yerli markalara boykot çağrısı yer alırken, süreç 2 Nisan’da üniversite öğrencilerinin tüketimi durdurma çağrısıyla daha da derinleşmiş durumda. 27 Mart-1 Nisan 2025 tarihleri arasında 705 kişiyle gerçekleştirdiğimiz araştırma boykotun etkilerine mercek tutuyor.
Türkiye’nin gündeminde muhalefetin bazı yerli markalara boykot çağrısı yer alırken, süreç 2 Nisan’da üniversite öğrencilerinin tüketimi durdurma çağrısıyla daha da derinleşmiş durumda. Hükümet cephesinden ise boykotun yerel üretime olası zararları hatırlatılıyor. Peki boykot hangi sonuçlara neden olacak, etkileri ne kadar sürecek ve markalar açısından krize sebebiyet verecek mi?
İBB’ye yönelik soruşturmalar ve tutuklamalar sonrası Türkiye’de politik iklim yeniden ısınırken, bazı grupların boykot çağrısı tartışmaları beraberinde getirmiş durumda. Boykotun etkilerini, algısını, olası sonuçlarını ve markalar açısından alınması gereken aksiyonları bağımsız araştırma şirketi AGS Global’in 705 katılımcıyla 27 Mart-1 Nisan 2025 tarihleri arasındaki “Boykot Kültürü: Algılar ve Etkiler” araştırmasından çıkan çarpıcı veriler ışığında incelemek mümkün.
Boykot Nedeni; Markanın Politik Duruşu
Katılımcıların %46,8’ini Z Kuşağına mensup gençlerin olduğu araştırmaya göre; katılımcıların bir markayı genel olarak boykot etme nedenleri arasında %72,3 ile markanın politik duruşu ilk sırada yer alıyor.
Diğer öne çıkan boykot nedenleri ise; ürün hizmet kalitesi (%9,2) ve sosyal medyada yapılan çağrılar (%5) olarak öne çıkıyor. Fiyat politikası ve dini değerler ise her ikisi de %1,4 olmak üzere katılımcıları en az motive eden unsurlar konumunda.
Bununla birlikte 10 katılımcıda 6’sı (%58,9) boykotların sonuç verdiğini söylerken, %36,9’u ise kısmen sonuç verdiğini düşünüyor. Boykotlar sonuç vermiyor diyenler ise %4,3 ile oldukça küçük bir kitleyi oluşturuyor.
10 Kişiden 8’i İsrail Boykotunu Destekliyor
Katılımcılara İsrail destekçisi markaları boykot eğilimi sorulduğunda %50,4’ü kesinlikle desteklediğini, %29,1’i ise kısmen desteklediğini ancak bazı markaları kullanmak zorunda kaldığını söylüyor ve böylece toplamda 10 kişiden 8’i çeşitli düzeylerde İsrail destekçisi markaları desteklediğini söylüyor. Diğer yandan, boykotu desteklemeyen ve her markayı bağımsız destekleyenlerin oranı ise %15,6 olarak öne çıkıyor.
Boykot, Yerli Ekonomiye Zarar Verecek
Katılımcıların %44,7’sine göre boykot, vatandaşların tepkisini duyurmaları açısından önemli bulunurken, %34,8’lik bir kesim ise yerli markaların süreçten zarar görebileceği endişesini taşıyor. Katılımcıların %31,2’si ise ekonomik olarak etkilerine dikkat edilmesi gerektiğini hatırlatmaktadır. %3,5’luk bir kesim ise bazı yerli markalara boykotu gereksiz bulduğunu söylemektedir.
Katılımcılara bazı yerli markalara boykotun Türkiye ekonomisine zarar verip vermeyeceği sorulduğunda ise 10 kişiden 6’sı (%59,6) bunu “evet” diye cevaplıyor. %27,7’sinin cevabı “hayır” olurken, %12,8’i ise bu konuda kararsız olduğunu söylüyor.
2 Kişiden 1’i Her Markayı Bağımsız Değerlendiriyor
Katılımcılara boykota katılım eğilimleri sorulduğunda %49,7’si katılmadığını ve her markaya bağımsız yaklaştığını söylerken, %34,8’i ise tamamen desteklediğini ve adı geçen markalardan alışveriş yapmadığını ifade ediyor.
100 kişiden 10’u konuyla ilgilenmediğini, 5’i ise boykotu desteklediğini ancak bazı markaları kullanmak zorunda kaldığını belirtiyor.
Yerel markaları boykot edenlerin motivasyonları arasında; markanın geçmişte yaptığı açıklamalar/desteklediği oluşumlar (%64,3) ilk sırada yer alırken, onu katılımcının politik görüşü (%50) ve markanın etik/çevresel duyarlılığını yetersiz bulma (%41,1) izliyor.
5 kişiden biri (%19,6) ile fiyat politikasını öne sürerken, sosyal çevrenin etkisi ise (%8,9) en az vurgulanan husus durumunda.
Diğer yandan, Z kuşağının %19,7’si çeşitli düzeylerde boykotu desteklerken, 35-44 yaş grubunda ise bu oran %66,7’ye yükseliyor. Boykotu desteklemeyenler ise Z kuşağında 3’te 2 oranındayken, 35-44 yaş grubunda %30’a geriliyor.
Boykot Markaları Vurabilir
Boykotun markaların uzun vadede başarısına etkisi sorulduğunda katılımcıların %52’si markaların boykottan etkilenmemesinin kriz yönetimini başarmalarıyla mümkün olduğunu söylerken, %33’ü ise boykotun her halükarda markalara zarar vereceğini söylüyor.
Geçici bir etkisi olur (%12) ve etkisi olmaz (%3) diyenler ise daha gerilerden geliyor.
Bununla birlikte, 10 katılımcıdan 6’sı (%59) gelecekte benzer boykot çağrılarının artacağını ifade ederken, %23’ü ise boykot çağrılarının zayıflayacağını söylüyor. Bir değişiklik olmayacak diyenlerin oranı ise %18.
Katılımcılara boykot kriziyle karşılaşan bir CEO olmaları durumunda ne yapacakları sorulduğunda ise öne çıkan cevaplar; markayı daha iyi anlatma çabası, tarafsız ve dengeli bir duruş, ulusal değerlere daha fazla vurgu, iletişim ve sosyal sorumluluk projelerine ağırlık vermesi, profesyonel bir ekiple çalışması, indirim ve kampanyalara ağırlık vermesi ve yeni pazarlara ağırlık vermesi olarak ifade ediliyor.
Markalar “Yerli Ekonomiye Zarar Verecek” Krizi İyi Yönetmeli
Boykot çağrıları ışığında araştırma sonuçlarını değerlendiren AGS Global Kurucusu ve CEO’su Ahmet Güler, “Son dönemde hız kazanan tüketici boykotları, yerli ekonomiyi de doğrudan etkileyen ciddi sonuçlar doğuruyor. Araştırma, özellikle genç kuşak nezdinde bazı yerli markaları boykot çağrısının, İsrail’i destekleyen markaları boykotla aynı şekilde değerlendirilmediğini gösterirken, daha geniş perspektifte ise yerli markalara ve yerel ekonomiye zarar verme endişesi doğuruyor”.
Boykotun etkilerinin yalnızca markaların cirolarıyla ilgili olmadığını ve bu markalarla çalışan yerli üreticiler, distribütörler ve perakendeciler de ciddi bir gelir kaybı riskiyle karşı karşıya olduğunu belirten Ahmet Güler, “Yerel markalara boykot çağrısı üretimde daralmaya, dolayısıyla istihdam kaybına yol açabilir. Aynı şekilde, boykot edilen ürünleri raflarında bulunduran yerel marketler ve küçük işletmeler de müşteri kaybı yaşayarak bu süreçten olumsuz etkilenebilir. Bununla birlikte yerli markalarımız global markalara karşı savunmasız ve zayıf kalabilir” dedi.
“Boykot sürecinin bir ‘amaç sapmasına’ uğraması, tüketici tepkisinin kontrolsüz bir dalgaya dönüşmesine neden olabilir” diyen Güler, hedef gözetmeden yapılan boykotların yerli markalara zarar verebileceğini ve bunun uzun vadede yerli üreticilerin zayıflamasına yol açabileceğini vurguladı.
Güler sözlerini boykot sürecinde çeşitli kriz senaryolarıyla karşılaşabilecek yerli markalara çağrısıyla sonuçlandırdı; “Böylesi bir kriz ortamında yerli markaların yapması gereken en önemli şey, tüketicileriyle açık ve güvene dayalı bir iletişim kurmaktır. Günümüz tüketicisi artık sadece ürün ve fiyat odaklı değil; markaların değerlerini, toplumsal olaylara karşı duyarlılıklarını da önemsiyor. Bu yüzden, sadece satışları korumaya çalışmak yerine, sosyal sorumluluk projelerine ağırlık vererek tüketiciyle daha güçlü bir bağ kurmak gerekiyor. Sürekli araştırmalarla tüketici beklentilerini doğru okuyarak, etik duruşu net bir şekilde ortaya koyarak ve yerel üretimi teşvik eden stratejiler geliştirerek bu süreci yönetmeleri mümkün olacak, sessiz kalmak ya da geç yapılan, yüzeysel açıklamalar tüketicinin markaya olan güvenini zedeleyecektir.
Unutmamak gerekir ki boykotlar yalnızca kısa vadeli bir tepki değildir. Doğru yönetilmeyen bir kriz, markaların gelecekte de pazar payı kaybetmesine neden olabilir. Ancak şeffaflık, güven inşa etme ve proaktif iletişim stratejileriyle hareket eden markalar, bu süreci fırsata çevirebilir. Doğru adımları atanlar için bu tür krizler, tüketiciyle daha güçlü bir bağ kurma ve uzun vadede daha sağlam bir marka kimliği oluşturma fırsatına dönüşecektir”.
RAPORUN TAMAMINI İNDİRMEK İÇİN TIKLAYINIZ..
Araştırmanın Basın Yansımaları İçin:
📌 Marketing Türkiye: https://www.marketingturkiye.com.tr/haberler/arastirma-toplum-boykotlar-hakkinda-ne-dusunuyor/
📌 Karar Gazetesi: https://www.karar.com/ekonomi-haberleri/boykot-ruzgari-buyuyor-pek-cok-marka-icin-alarm-zilleri-caliyor-1947281
📌 Pazarlamasyon: https://www.pazarlamasyon.com/boykot-ruzgari-firtinaya-donusebilir
AGSSocial: Sosyo-Ekonomik Araştırmalar ile paydaşlarımız için en net, gerçek ve güvenilir verileri, güçlü içgörüler eşliğinde sunuyor, hızla dönüşen toplumsal beklenti ve taleplere kulak vermenizi sağlıyoruz.